Alay etmek: Bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak.
"Mahmure abla, Süleyman ağanın üç karılı olduğunu nasılsa öğrenmiş, onunla alay eder dururdu."- H. E. Adıvar.
Müstehzi: Alaycı.
"Dans edenlerin dansını beğenmiyormuş gibi müstehzi bir ağız çarpıklığıyla dudaklarını kıvırıyordu."- Ç. Altan.
Sarcasm: from Greek σαρκασμός (sarkasmos), 'mockery, sarcasm' is sneering, jesting, or mocking at a person, situation or thing. It is strongly associated with irony, with some definitions classifying it as a type of verbal irony intended to insult or wound.
"The last refuge of modest and chaste-souled people when the privacy of their soul is coarsely and intrusively invaded."- Fyodor Dostoyevsky
Sevgili Çetin Altan, muhterem Fyodor ve zavallı H.E.Almadovar'ı naftalinleyelim. Şimdi hızlandırılmış kur başlıyor. İzleyelim. İzlerken içimizden şöyle bir tekerleme söyleyelim:
A dreaded sunny day
So I meet you at the cemetery gates
Keats and Yeats are on your side
While Wilde is on mine
Şarkı: The Guess Who - Sour Suite (1971)
7 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder