10/25/2006

Jöntürkler, Ermeni Soykırımı ve Etiyopya Cazı


Hayır madde etkisi altında değilim. İttihat ve Terakki'nin Etiyopya cazına gerçekten olumlu bir etkisi olmuş. Şöyle ki;

Etiyopya kralı ve Jamaika tanrısı (Jah Rastafari dedikleri de bu adam) Kral 1. Haile Selasi merhametli bir adammış. Bu arada jamaikalıların ingilizce "Haile Selassie I" yazısını görüp adamın adının "Haile Sellasi AY" olduğunu düşünmeleri mi daha acayip, bu adamın kendisi inançlı bir ortodoks olmasına rağmen 3000km uzaktakı insanların onu tanrı ilan etmesi mi daha acayip karar veremedim. Bütün bunlar da Marcus Garvey'in bir lafını yanlış yorumlamalarından kaynaklanıyor. "Etiyopya'dan bir kral yükselecek" diyen Garvey esasında Selasi'yi pek sevmezmiş. Ama ot kafasıyla bir takım jamaikalılar bu lafı yanlış anlayıp Selasi'yi kafadan tanrı ilan etmişler. Selasi'nin bu iddiaları reddetmesini ise tanrı olmasının en büyük kanıtı kabul ediyorlar. Monty Python'ın Life of Brian filmini görmüşler mi bilemiyorum.

1966 yılında Selasi Jamakia'yı ziyaret ettiğinde, 200 bin Rastafarian havaalanına hücum etmiş, uçağının çevresini sarmış ve ot içmeye başlamış. Bunun üzerine Selasi can güvenliğinden endişe ettiği için 2 saat kadar uçaktan inmeyi reddetmiş. Daha sonra uçaktan inmeye ikna olan Selasi'nin temasları olumlu geçmiş.

Daha fazla Tristram Shandy'leşmeden konuya dönmeye çalışayım. Selasi hazretleri henüz bir prensken bilgi ve görgülerini artırmak için yaptığı Avrupa seyahatinde, Kudüs'ün Ermeni Patriğiyle görüşürken Türkiye kaçkını 40 ermeni yetimi çocuk görüp çok etkilenmiş. Bunları evlat edinip Etiyopya'ya götürmüş ve müzik eğitimi almalarını sağlamış. Daha sonra bu 40 çocuk bakır nefesli sazların önemli yer tuttuğu Etiyopya Milli Bandosuna dönüşmüş. Bu sayede bakır nefeslilerden oluşan başka bandolar da kurulmuş (yok efendim Polis Bandosu, Köy Hizmetleri Bandosu, Tapu Kadastro Bandosu vb.) ve Etiyopya cazı da bu temellerden doğmuş ve/veya beslenmiş.

Açık Radyo programı gibi yazdığım bu son paragraftan dolayı şu anda kendimi entel bir godoş gibi hissediyorum. Beslenmiş. Koyun mu besliyoruz. Velhasılkelam Enver ve Talat Paşa'nın Alman hayranlığının veya Teşkilat'ı Mahsusa'nın dolaylı olarak Mulatu Astatke'nin müziğini etkilemiş olması beni tedirgin ediyor. Ne yani burada kelebek kanat çırpsa orada big band kuruluyor filan. Jönetyopyalılar, Jahtürkler.

10/24/2006

Bayram Efendi iki ekmek bir süt


Cuma gününden (arefe ya da arife her neyse adı işte onunla) başladı Bayramlaşma seremonisi. Tanımadığım insanlardan şeker resimli bayram kutlama mailları geldi ardı ardına. Sonra ciddi kurumsal bir bayram tebriği, resmi puntolarla üzerinde şekere benzeyen şeyler olmadan, şirket logosu ile. Aslında ben antetli kağıtlar yerine anketli kağıtları tercih ediyorum daha eğlenceli ama yapmıyorlar bu durumda "nerede o bayramlar?" diye mi mızmızlık etmeliyim. Gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum, acaba bu insanlar tanımadıkları sözde "iş arkadaşları"na bu tip mesajlar gönderiyorlar ve gerçekten onlarında bu tebrikleri coşku ve minnetle karışık duygularla karşıladıklarını falan mı sanıyorlar? Yani bundan 30 sene sonra Ramazan bayramı tatil olmasının yanında ne ifade edecek ki? Artı laik bir ülkede dini bayram kutlanması kadar saçma ne olabilir? Orhan Pamuk'un Türkiye'ye hakaret ettiği için nobel kazandığının sanılması ve buna inanan insanların yaşadığı şiddetli hezeyanlar olabilir belki. Saçmalık konusunda sidik yarışına girildiğinde bilimum Dünyalı'dan daha uzağa daha kısa sürede işeyebileceğimiz konusunda bu satırları okuyan herkes hem fikirdir herhalde. Belki de olimpik sporlara sidik yarışını da dahil etmeliyiz. Bu arada bu toplumsal mesajlarla bir Levent Kırca bayram skeci mi oynuyorum? Uygar dünya adına Levent Kırca ve Uygur Biraderlerin sadece Bayramlarda bile kamera karşısına geçmelerinin yasaklanmasını talep ediyorum. Belki handycam'lerle birbirlerini çekebilirler o kadar despot olmamalıyız. Sonuçta uygur soyadını da taşısa insan insandır. Ne derler bilirsiniz: "Demokrasi beyaz bir gömlek gibidir, çabuk kir tutar". Nasıl? Çok fena diyorsanız 0533-738... yok şaane diyorsanız gibi cümleler kurarak daha patetik hale düşmeden yeni paragraf diyorum. Tebdili mekanda ferahlık vardır değil mi efendiler!!!

Şimdi babaannem bekliyor bayram tebriği için. İşte torunları çocukları falan gelsin, herkes bir arada "duygusal güç kalkanı açık kaptan". Onlarla aynı masada yemek yesin vs vs.. Babaannem yaşına geldiğimde bu bayram zamanları benim için ne ifade edecek diye düşünüyorum. Bir cevap bulamıyorum yani buluyorum aslında ama bulduğum cevap onun cevabı değil. Koca bir hiçlik. Yani dini inançlarımın zayıflığının hatta yokluğunun ötesinde bir durum bu. İnsan yaşlanınca yanında insanlar olsun istiyor sanırım ama bunu gençken de istiyorsun. Neyse... Şu anda "all tomorrow's parties" çalıyor fonda. Sanırım winamp'in şahane kelime oyunlarından birine daha tanıklık ediyorum. Bu tadı seviyorum...

Şimdi Ramazan Bayramı nam-ı diğer Şeker Bayramı ile açlığın bitişini kutlanıyor sanırım. Yani emin değilim 1 ay aç kalınca doymak için bayram yapmak gayet anlaşılır. Ama bu açlık bir kıtlıktan dolayı değil de kişisel tercihlerden dolayı olunca biraz saçma olmuyor mu? Gerçi bu saçmalığı alkolle kutsamaktan da başka bir metot bilmiyorum sanırım memleketin gençliği de bayramdan bunu anlıyor. Şu var ki 1 ay bünyeye alkol girmeyince içki içtğin ilk gün bokunu çıkarmak sanırım pek makul bir davranış olmuyor. Bana makul nedir ki demeyin ben biliyorum makul'un ne olduğunu bayramın ilk gecesi İstiklal caddesinde ayık kalmayı başaran bir grup şanssız azınlıkla aynı şeyi anlıyoruz makul kelimesinden.

10/14/2006

Anoreksik Sultan


11 ayın sultanı'nın yediği önünde yemediği arkasında ama kendileri pek kıtlık meraklısı. Üstüne üstlük zaten ağırlıkla yarım ekmek dönerle beslenen bir ceddin ahvalini açlıkla terbiye etmeye kalkmaz mı? Bir de yetmezmiş gibi gecenin kör yarısı atılan saçma sapan davul soloları var. Davul dediysem maç davulu. Ya Zalim Ramazan...