12/22/2007

Tanrı Yanılgısı ya da Bayram Hediyesi



First time I had read the Bible
It had stroke me as unwitty
I think it may started rumor
That the Lord ain't got no humor

Put me inside SSC
Let's test superstring theory
Oh yoi yoi accelerate the protons
stir it twice and then just add me, 'cause

I don't read the Bible
I don't trust disciple
Even if they're made of marble
Or Canal Street bling

From the maelstrom of the knowledge
Into the labyrinth of doubt
Frozed underground ocean
melting - nuking on my mind

Yes give me Everything Theory
Without Nazi uniformity
My brothers are protons
My sisters are neurons
Stir it twice, it's instant family!

I don't read the Bible
I don't trust disciple
Even if they're made of marble
Or Canal Street bling

My brothers are protons
My sisters are neurons
Stir it twice dlja prekrastnih dam...

Do you have sex maniacs
Or schizophrenics
Or astrophysicists in your family
Was my grandma anti anti
Was my grandpa bounty bounty
Hek-o-hek-o-hej-o
They ask me in embassy!

'Cause I don't read the Bible
I don't trust disciple
Even if they're made of marble
Or Canal Street bling

And my grandma she was anti!
And my grandpa he was bounty!
And stir it twice
And then just add me!
Partypartypartypartypartyparty
now afterparty...

12/14/2007

Dens Dens Dens


Hiçbir zaman iyi bir dansçı ol(a)madım. Benim için dans hadisesi kafana göre takıl ey küçük adam hareketi olduğundan, kafasızca kafama göre takılacak kadar kendimce sosyal varlığımdan ve saygımdan vaz geçemedim, biliyorum snob ama ismimle müsemma "kayıp cinnet" sevgili okur, olayımız budur. Yani iyi ya da kötü dans etmek diye bir şeyin varlığına da inanmıyorum. Dans ediyorsun işte, ötesi yok... John Travolta mı? Madonna mı? Tarık Mengüç mü? iyi dansçı olan mesela Isadora Duncan mı? Yalan dünya sallan yuvarlan düsturundan hareketle ben bu dans işini belki de kıvıramadığımdan yani hasetimden ya da makul kaygılarımdan ötürü her zaman komik ve yapana göre eğlenceli izleyene göre çile çekici (orak çekiçten daha evrensel bir çekiçtir) görüyorum. Yüksek ihtimalle de hayatımın geri kalanını barda içki içip sağda solda dans edenlere müstehzi bakışlar atan kıl/cool adam figürü olarak kalacağım zaten sevgili okur benden daha iyi bildiğin üzere kıllıkla coolluk arasında tek ses oynuyor biz de tek seslilikten değil çok seslilikten yana olduğumuzdan come on let's dance mate...

İşte bu dans olayının en anlamsız halleri genelde çok kalabalık ve bir şekilde kitlenin hiçbir üyesinin anlamlı olmayan nedenlerle (sözde eğlencenin sözde ermeni yasa tasarısı gibi popüler kültürde yer alacağı günleri sinek gözüyle bekliyorum) biraraya geldiği, alkolün verdiği bilinç6nı peynir altı suyuna çevirme yetisiyle karışmış terli, karanlık ve gürültülü durumlarda kendini gösteriyor (Mantar, küf falan da böyle ortamlarda oluşuyor). Komik desen komik değil. Kabul bir süre için komik ama sonrası yıllar önce Boran Kaya'nın sunduğu "iner misin çıkar mısın" hallerine dönüşüyor. Örneğin şirket yemekleri, düğünler, sünnetler, samimi olmadığınız ama bir şekilde gitmek zorunda kaldığınız doğum günleri, yılbaşı partileri vb. Bu organizasyonlarda erkekler, sadece kadınlar çocuklar ve ibneler dans eder fikrinden hareketle safları sıklaştırarak bir çember oluşturup, ellerini birbirine vurarak, ağızlarında külü uzamış sigara, gözler kısık ve kaymış, libido tam gaz, çemberin ortasına genç ya da yaşlı kızları alıp oynatırlar (bu geniş zaman kullanımıyla kıllanan adam tribinde zirveye yaklaştığımı hissediyorum ama biliyorum ki orada tek başıma uzun süre kalamayacağım). Bu manzara insanlığın düştüğü en patetik hallerden ilk 5'e rahat girer. Sosyalleşmenin ve eğlencenin doğu medeniyetindeki zirve anlarından biri bu yapısıyla alan memnun satan memnun bir açık/kaplı hav(v)a kombine et tesisine dönüyor. Bir nevi primitif orji. Dişiler kendilerine biçilmiş bu pirzola rolünden memnun kendilerinden geçiyorlar, kalçalar, göbekler, kulaklar, saçlar, gözler atmosferin çeşitli katlarına yayılıyor. Alkolün dozuna göre histeri daha da artıyor ama erkekler çemberde saf tutma görevlerini sürdürüp, kadınları hapsettikleri yerde dans ettirirken; zamanı geldiğinde "sözde eğlence olsun" diye maddi gücünü kullanıp ortada oynattıklarına "para" yapıştırma erkini kullanırlar. Bir şeyi satın alırken para verisiniz değil mi? Burda da kadının dansı satın alıyor, üstünlüğünüzü meşrulaştırıyorsunuz. Erkek erktir abiler ona göre!!!

Benim bulunduğum ortamlarda gerçekten pek az kadın bu dans histerisinden kendini soyutlayıp aslında olan bitenin feodal bir güç gösterisi olduğunun farkında. Belki benim tanımadığım kadınlar bu konuda çok bilinçlidir bilemiyorum ama "bu gece barda gönlüm hovarda çalsın sazlar oynasın kızlar" hep bir ağızdan söylenirken bu penis gösterisinin yarı pornografik boyutu su götürmez bir gerçek.

Batı medeniyetinde bu halka ortasında kadın oynatma geleneği var mı emin değilim. İnsanlar karşılıklı dans ederler ya da ne biliyim erkekler bir köşede durup dans eden kadınları cinsel parçalara ayırarak süzer ama ortalarına alıp el çırpmaları sanki biraz burnuna halka takılmış ayının acı içinde sağa sola attığı adımları dans olarak algılayıp "ayı oynatma" adını verdiği bir eğlencenin ufak değişikliklerle modifiye edilmiş hali değil mi? (Süper cümle ama biraz düşük belli sanırım, atlet giyerim içime eğilince çatalım gözükmez)

Harem kültürü işte. Dansöz. Tek başına oryantalist hareketlerle sağa sola kalça fırlatan kadını seyredip bundan keyif alma. Kadın terli terli ordan oraya kendini atar erkek de bu show tv pornosunu seyredip nargile içer hesabı. Hesabı alalım garson bey biz kalkıyoruz.

12/10/2007

Beggin' - Most likely personal Official Pes 5 Song

Karlı bir kış günü hayatımıza playstation 2'yi sokan ufak tefek kadın yaklaşık 30 dakika önce sanki içine doğmuş gibi harika bir frankie vallie cover'ı yolladı. Aslında ben bu şarkıyı en çok timebox derler pek kadri kıymeti bilinmemiş mod grubundan severim. Ama aşağıda göreceğiniz versiyou umarım siz bu satırların kıymetli okurlarını da en az benim kadar çıldırtır. Sizleri kalçalarınız çıkana kadar dans etmeye çağrıyorum. Bu çağrımda son derece ciddiyim. Şayet benim gibi dans özürlüyseniz teknik kapasitesi yüksek bir takımı seçerek pes oynayarak ıslık çalabilir ve parmaklarınıza su toplatabilirsiniz...

12/03/2007

No Space, No Logo Bol Kepçe Bok...

Lise son sınıftayken, en iyi arkadaşım pazenadam ve ben, her şeyin yapılıp bittiği, hayatın ne kadar anlamsız olduğu üzerine ölümcül (hatta ölümden beter yazgılar) tartışmalar yaparak zaman geçirirdik. Dünya önümüzde, olasılık seçenekleri olarak değil, daha çok ağaçta böceklerin kazdığı çentiklere benzeyen son derece yıpranmış geçitleriyle bir labirent gibi uzanıyordu (brech brech brecht cümleye bak sevgili okur şayet oradaysan ve yapacak daha iyi bir işin yoksa devam et emin ol ki sonraki cümleler buna benzemeyecek) Düz ya da dar kariyer ve materyalizm koridorundan çıktığında başka bir koridora girersin; ana koridordan çıkan insanlar için bir koridor (hatta bunlardan bazıları anne babalarımız tarafından yapılmıştır). Yolculuğa mı çıkmak istiyorsunuz? Günümüzde yaşayan Kerouac mı olmak istiyorsunuz? Haydi Avrupa'ya ya da uzak doğu veya ikamesi mistik bir yerlere gidelim koridoruna atlayın. Inter rail koridoru da olur bu. Kendine dönemsel avarelik kartı al ve sıraya geç. Peki ya bir asi? Yenilikçi bir sanatçı? Avangart? Tozlu ve güve yeniği dolu ve canı çıkıncaya kadar kullanılmış koridoru sahaflardan alın. Durduğumuzu hayal ettiğimiz her yer ayaklarımızın altında klişeye dönüştü; jeep reklamları ve komedi skeçleri malzemeleri oldu. Sanki, bir sene sonra denediğimiz siyasi giyimli entelektüel de dahil olmak üzere tüm olası tiplemeler sıra üniversitenin ortalarına gelene kadar eskimiş gibiydi. Geçmişin düşünceleri ve tarzlarının yarattığı kalabalıkta, hiçbir yerde açık alan kalmamış gibi hissediyorduk.

Elbette, tarihin sona erişinin tam da sizin dünyaya gelmenize rast geldiğine inanmak, gençlik narsisizmin tipik bir belirtisidir. Birileri yeniyetmelik mi dedi? Burdayım öğretmenim. Onlu yaşlarını tüketmiş, öfkeyle hareket eden, en sevdiği yazarlar o dönemde soldan sola omuz omuza Camus, Wilde, Borges, Infante, Burroughs, Cortazar ve William Blake olan her sinirli genç eninde sonunda kendi yürüyeceği koridoru bulur. Yine de, lise yıllarında yaşadığım küresel klostrofobinin bir kısmı aradan on küsür sene geçmesine karşın beni hiç terk etmedi, aksine zaman geçtikçe bazı yönlerden yoğunlaşıyor gibi görünüyor. Aklıma takılan tam olarak kelimenin gerçek anlamıyla (şair burada literally demek istiyor sanırım) yer olmamasından çok (no room to walk abiler, take a walk on the wilde side mr(s). ece lou wilde salome reed ayhan), mecazi bir alana olan özlem: serbest kalmak (Sir William Wallce'dan dinliyoruz; Freeee dome altında olmaya cihan imparatorluğu bir enfes sıhhat gibi), kaçmak, bir çeşit açık uçlu özgürlük.

Alex Garland'in daha sonra Bay Trainspotting tarafından filme de aktarılan the beach romanında olduğu gibi ( Ah Romeo vah Titanic) "bkz: the beach" dünyadan bıkmış oeeeh gençler gibi Uzak Asya'ya gidip, kendi özel ütopyanızı başlatmak için Lonely Planet'in henüz keşfetmediği ve Kadir'in ağaç evler dikmediği bir yer küre köşesi arayabilirsiniz. Bir New Age mezhebine üye olup uzaylılar tarafından kaçırılmayı hayal edebilirsiniz. Alplerin yamacından bir İsviçre köyüne snowboard'la kayabilir, bir penguen kadar özgür, extreme sports kanalına jenerik olabilirsiniz. Mistik olandan çılgın festivallere, isyana, aşırı sporlara kadar; görünüşe göre içsel kaçma güdüsü hiçbir zaman bu derece uç noktalarda ve bol seçenekli pazarlanma zevki yaşamamıştır.

Ancak, uzay gezilerinin eksikliğinde ve yerçekimi kanunları altında, çoğumuz açık alanı, elde edebileceğimiz yerlerde, hantal duvarların dışında, ofiste sigara içer gibi (ya da lise tuvaletinde) gizlice alıyoruz. Caddeler reklam panolarıyla ve pazarlama zincirleri tabelalarıyla çevrili de olsa, çocuklar hala bir çift kale kurup , arabaların lastikleri arasında futbol oynamayı beceriyorlar. Terk edilmiş fabrikalar sokak çocukları tarafından barınağa ya da iş merkezlerinin rampalı girişleri pazar akşamüzerileri kaykay alanlarına dönüştürülüyor.

Ancak ticarileşme ve pazarlama toplum hayatının her bir çatlağına sızdıkça, bu özgürlük anları ve sponsor olunmamış alanların arka sokakları bile elimizden kayıp gidiyor. Bağımsız kaykaycıların hepsinin Vans ayakkabı sözleşmesi var. Ya da mahalle arası maçların şeytan rıdvanlarına, Nike kendi halı saha organizasyonlarında oynamaları için bedava Cristiano Ronaldo nike pro'larla kafalamaya çalışıyor. Aslına bakarsanız bu düzende alan memnun satan memnun gibi gözükse de kaçınılmaz olarak sokak sokaklıktan çıkıp bir açık hava alışveriş merkezine dönüyor. Gerçi isyan ve fakirlik evrensel insani değerlerimizden yani o "devrim"in 150 senedir gelmediği açık. Bu gidişle gelmeyeceği de. Yani kahraman işçi sınıfı , üretim araçlarına sahip olanları devirip, onların üretim araçlarını eşit şekilde "halk"la ( ne demekse) paylaşmayacak. Yüksek ihtimalle çarçur edecektir pavyonda. Ama şu var ki sokaklar elden gitse de başka mecralar sokağın yerini alacak. Şimdi bana da bilim kurgu gibi geliyor ama dayanamıyorum şunu söyleyeceğim "Bir yüz yıl önce aya gitmek de bilim kurguydu". Nasıl ama ? İnandınız değil mi bana? Yani özetle demek istediğim birkaç gün süren açık hava festivallerinde yirmi milyona satılan hatıra prezervatiflerinden yakınıyoruz ama sonuçta aids olmaya da niyetimiz yok değil mi? İstenmeyen gebelikler mi hey bir dakika birileri "özgür aşk"tan bahsetmiyor muydu? Evet Cartman sendeyiz: KILL ALL HIPPIES! Biraz fazla saldırganım son bir kaç paragraftır değil mi? Sanırım evet. Ama lütfen Coca Cola'nın ülkenin en geniş katılımlı açık hava festivalini düzenlediği bir ülke de Rock'n Roll diye bağırmak için biraz sinire ihtiyacımız var değil mi? Sinir, Sinir , Sinir.. İşte Bütün ihtiyacımız olan . Excuse me Sir. Lennon...

Gençlik pazarının beslenmesi çılgınlığında, bütün kültürler ilk önce zihinde çılgınlık düşüncesinin yaratılması ile başlar. "Sonuçta grunge, hip hop hatta punk'ın servete dönüştürülmek üzere kullanılmasa nasıl bir sosyal ve kültürel hareket olacağı konusunda hiçbir fikrimiz yok" Özür dilerim Sayın Halil Turhanlı. Sizin kitaplarınızdaki tüm kötü çocukların banka hesapları benimkinden kat be kat kabarık.

Neyse bu yazı bitmez. Naomi Klein'e sevgi ve saygılarımla...

11/27/2007

Bir Şarkı 3 Palavra

Divaların divası Ajda Pekkan mı yoksa Mina mı yoksa yoksa bir ve yalnız bir Dalida mı? Sanırım farkları yanlarındaki erkekler yaratıyor. Sinyor Celantano'ya saygılarımla...

Dalida & Alain Delon


Mina & Adriano Celentano


Ajda Pekkan & Cüneyt Türel

11/22/2007

Çetin Altan'la Nasıl Rakı İçtim

Aslında bu başlık arak. Apartma. Çıkma ya da siz nasıl derseniz kopya, alıntı, esinlenme, 3 mezur, çalıntı... Başlık, Wrestling Hemingway olmalıydı. Olmadı. Üniversite yıllarım Çetin Altan'la geçmişti. Afa yayınlarından çıkma, Bakırköy Kelepir'den alınma (Kelepirleri ki bir başka kayip cinnet konusu olarak ele almak lazım bir ara ve nasıl bir aydınlanma hareketi olabilecekken keleğe geldiğinin hikayesini oradan temel edebiyat zevkini kazanmış bir okur yazmalı değil mi? Sonuçta insan ilk okuduğu Douglas Adams'ı, ilk okuduğu Burroughs'u, ilk okuduğu Brautigan'ı, ilk okuduğu Çetin Altan, İlk okuduğu Calvino, ilk okuduğu Infante hatta Tolkine'i bir yerlere not düşmeli değil mi? Hele hele kitap deyince ilk aklına gelenler bu isimlerse ve bu adlarla bir kitapçı sayesinde daha lise öğrencisiyken çok ucuz fiyatlar karşılığı tanışabilmişse bu neredeyse bir nevi kişisel kent enstitüsü masalı olsa gerek) Aşk,Sanat,Servet , Büyük Gözaltı, Viski, Büyük Bahçe, Ben milletvekili iken, Tarihin saklanan yüzü, Dünyada bırakılmış mektuplar vs. Var olmak mı varlıklı olmak mı? Kentli olmak, Meslek sahibi olmak, Okur ve yazar olmak vb. pek çok soru. Rakı içmek. Meyhaneye gitmek. Çetin Altan'la karşılıklı rakı içtik mi? Evet bu soruyu zaman zaman ben de soruyorum kendime ama içtik yahu yalan borcum mu var size. Az önce NTV'de "Haydi bizimle ol" programını izlerken de düşündüm. Kalk borusu çaldıktan az sonra içtik hatta. Neyse anlayan anladı...

Hamiş:
Ben de o büyük buluşmadaydım

11/13/2007

David Shrigley


Bu aralar etrafımda biraz fazla ölüm var. Bilmiyorum neden, sezonsal herhalde bilemiyorum gerçekten pek hoş değil bu durumlar. Neyse konu bu değil, es kaza bir videosunu gördüğüm aslında oldukça mühim bir adam olan Mr. Shrigley'in bu fotoğrafı her şeyi özetliyor gibi. Daha fazla detay, animasyon, heykel , görsel ve sıradışı, hasta ve neredeyse "Pythonesque" bir mizah duygusu için buyrun ağalar buyrun: David Shrigley

Ülkesi Olmayan Adam

İlgili kişiye not:
"Bilirsin çoğunlukla zararsızımdır. Metin geri gelecek metin ol."

11/11/2007

Part Time Punks...


Dünyanın tüm çakma Punk'larına,

....Hızmalar, dövmeler ve yakılar sıradandır. Bütün küçük moda isyanları güvenlidir. Sadece moda olup gelip geçerler....

10/21/2007

Wollt Ihr Den Totalen Krieg

Bütün bir pazar günü tüm televizyon kanallarından bu sesi duydum: "TOP YEKÜN SAVAŞ İSTİYORUZ!!!"

Önce bunu izleyin:



Sonra bunu:



Tercihinizi ona göre yapın? Kimden yanasınız?

10/15/2007

Beard Index


Beard index'i incelediğimiz de görüyoruz ki şu anda suratlarımızda kullandığımız "top sakal" 20. yüzyılın ilk yarısına kadar icat edilmemiş.

10/11/2007

Mohammed Rafi'ye Saygı

Bollywood için koca bir şaka diyebilirsiniz ama Mohammed Rafi'yi sakın ha yabana atmayın, atarsanız sonuçlarına katlanırsınız. Nasıl mı? Yabanda gezer Mohammed'in kariyerine ait birkaç video'yu youtube sağ olsun aşağıya postalıyorum. Siz çok istiyorsanız dalga geçebilirsiniz ben büyük bir hayranlıkla izliyorum. Kamuya duyrulur. Son olarak kamuya bu kısa duyurudan hemen sonra bir de küfür etmek istiyorum. Küfürüm size çakma hint/nepal/bengali kumaşı giyip sokaklarda gezen fason hippy'ler topunuzu Kishore Kumar kovalasın.






10/07/2007

Radyo Aktivite

W.S.Burroughs'un da hakkıyla dediği gibi "En ölümcül günahlardan biri de daha evvelden kaydedilmiş olanı kurcalamaktır." Old Bull Lee'ye tüm kalbimizle inanıyor ve bundan yıllar öncesine gidiyoruz. Kurcalamadan sadece dünya video müshil tarihine bir notalı virgül koymak için. Notalı virgül nedir diye soranlar gözlerini biraz aşağıya kaydırırlarsa ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Pazenadam ve Kayip Cinnet yıllar öncesinden gururla sunar...

9/30/2007

Aralıksız 112 Monty Python Skeci İzlemenin İnsan Sağlığına Etkileri Nelerdir?

Öncelikle sizleri D&R'lara davet ederek bu soruyu cevaplamak istiyorum. Bir tanesi hariç tüm Python'ların kişisel en iyi seçkilerinden oluşan 6 dvd'lik set indirime girdi. Tuhaf şekilde tanesi 14.99YTL'den satılıyor. Sırf bu kadarı bile "holy grail" diye bir film var ağbi çok acaip" diyenlerin kafalarına 5. level superpoke olup inecek kadar öldürücü bir bilgi. Bilhassa Graham Chapman seckisi ki hayattaki diger Pyhton'lar tarafindan hazirlanmis ozel alakayi hak ediyor bu ozel alakanin icinde yol, konaklama ve ultra her sey dahil ikrami dahildir. Neyse bu girizgahin ardindan sorumuzu cevaplandirmaya calisalim. Maddeler halinde bir siralama sanirim hepimiz icin daha kolay olacak:

1) Bir daha herhangi bir şeye gülememe.

Ara vermeden 112 Monty Pyhton skecini peşi sıra izlemenin ilk ve en önemli etkisi, bir daha başka herhangi bir şeye gülememek olacaktır. En azından bir süre. Bu süre bünyeden bünyeye farklılık gösterebilir ya da John Cleese ile aranızdaki samimiyet derecesine göre. Benim John Cleese ile direkt bir münasebetim olmadığından, tepkim yaklaşık 4 gün kadar oldu. 4 gün boyunca bırakın gülmeyi, sırıtmadım bile.

2) Etrafınızdaki insanlara izlediğiniz skeçleri oynamaya çalışıp ölümcül bir utanç duygusu ile yaşamak

Hiç şüphesiz ki iyi bir film izlediğinizde, iyi bir albüm dinlediğinizde, iyi bir kitap okuduğunuzda ya da süper bir maç seyrettiğinizde ister istemez bunu etrafınızdaki insanlarla paylaşma ihtiyacı duyarsınız. Söz konusu bir Monty skeci ise belkide skeçten daha komik bir duruma düşebilirsiniz. Yani diyeceğim olay Cem Yılmaz taklidi yapmaya benzemez, önleminizi alın. Taklit etmektense skeci izletin. Böylesi hem siz hem de uygar dünya için en iyisi olacaktır.

3) Süt leşi yiyememek

Tam bu noktada sizi cheese shop ile başbaşa bırakmak istiyorum.

4) Captain Beefheart ve Frank Zappa dinleme ihtiyacı

Monty Python'un müzikal anlamda karşılığının tuhaf şekilde Amerika Birleşik Devletinden çıktığını düşünmek bazılarımız için saçma gelebilir. İşte tam bu saçmalık da Python ruhuna denk düşen şey. Buradan hareketle plakların durduğu köşeye gidip Hot Rats ya da Freak out dinlemek sakinleşmenize yardımcı olacaktır.

5) Semaforla üst kurula sunum yapma arzusu



Bunlardan başka etkilerde gözlenebilir. O sizin gözünüze bağlı. Ama içeride pide var ve ramazanın en güzel tarafının sıcak pide olduğunu bilen biri olarak bu işi daha da uzatmak istemiyorum. Sonuçta 112 skeci ardarda izlemek ağız tadını bozmuyor aksine insanın karnını acıktırıyor bu da 6 olsun. Tamam mı?

9/14/2007

Good Old Alex

Herşeyiyle bambaşka bir adamdı Alexander Minto Hughes namı diğer "Judge Dread". Prince Buster'dan ziyadesiyle etkilenmiş bir eski tüfek skinhead reggae yargıcı. Her ne kadar albümlerinin bir kısmını zamanın faşist çizgi roman karakteri Judge Dredd'le olan isim benzerliğinden dolayı yeniyetmelerce almış olsa da İngiliz skinhead reggae geleneğinin son savaşçılarından, tüm zamanların en çok yasaklanan hit'e sahip "guinness sağ olsun" sanatçılarından biri olarak 1988'de bir konser sırasında kendine yakışır şekilde sahnede öldü. Son sözleriyse "Let's hear it for the band...."'di

Hamiş: "skinhead, not a trend it's a tradition..."



Not: Youtube'da samimi bir judge dread videosu bulamıyınca ilk kişisel fan video'umu sıçmış bulunmaktayım. Kamuya duyrulur...

8/31/2007

Dünyayı Kurtaran Adam

Tüm dünyanın nefret ettiği Texas'ın bağrından kopmuş yavru Bush'u bile seçimlerde geçemeyecek kadar karizma yoksunluğu ancak Deniz Baykal'da olur diye düşünenler Al Gore ismini okuyunca "haaa tamam ya pardon biz sadece yerel politikacı olur diye düşünmüştük, haklısın" diyeceklerdir. İşte bu Al Gore nicedir dünyayı kurtarmaya çalışıyor. Bunun içinde live earth serisini yaptı ya hani şu Türkiye ayağı sponsorsuzluk yüzünden iptal edilen (iyi ki de iptal edildi Tarkan'la Lionel Richie düet yapabilir diye kabuslar görmüştüm haftalarca) buyuk konserler serisi. Simdi sen eski gazeteleri falan mi okudun kuzum diyecek olursaniz, asağıdaki videoyu yeni gordum diyecegim. Özel jetiyle gelerek konsere destek veren ve çevreye destek vermek icin atmosferin biraz daha içine sıçan Madonna ile alemin bir tanesi cingene punk'lar Gogol Bordello'nun alameti farikalari beraber La Isla Bonita'dan Lela Pala Pute'ye çılgın atıyorlar. İzleyiverin gari:

8/29/2007

Broken Stones

Haysiyetin sözlük karşılığı Paul Weller ergenlikten çıkıştan beri ağabey modeli olarak bir köşede duruyor. Canlı izlediğimde ne kadar heyecanlandığımı burada anlatmak bir hayli zor. Neyse konuda bu değil zaten. Broken stones'u motown'la yeni yeni haşır neşir olduğum zamanlarda dinlemiştim ilkin, sonrası zaten malum. Blog derler en kabasından sanal mastürbasyon arenasında da defalarca ismini geçirdim. Zaten kaç kişinin adını bu kadar sık telaffuz etme ihtiyacı duyarsınız ki? Gelelim broken stones'a nedense bu şarkının ilk cümlesindeki çakıl taşlarını şeytan olarak söylüyordum mırıldanırken (her sabah bir kuple paul weller yürek söker) bir baktım devils değil pebblesmış. Kendi salaklığıma mı yanayım yoksa smooth criminal'ı anagani vobçek diye söylediğim zamanlara mı bilemiyorum. Ama diyorum ki siz bütün bunları bir kenara bırakın ve aşağıdaki jools holland performansını dinleyiverken aşağıdaki sorunun cevabını verin gari.

Like pebbles on a beach
Kicked around, displaced by feet
Like broken stones all trying to get home.
Like a losers reach
Too slow & short to hit the peaks
So lost & alone trying to get home.

As another piece shatters
Another little bit gets lost
And what else really matters at such a cost?



bakın bundan yaklaşık 10 küsür sene sonra bir Glastonbury akşam üzeri şarkımız ne hale geliyor.

Bir fark yok mu diyorsunuz? Son dakika içindeki harika geçişi dinlediğinizden emin misiniz?

8/26/2007

Aylak Adam


"Mufafassal kıssa başlarsın garip efsane söylersin" alıntılamasıyla başlıyor metin. Yaklaşık 50 sene öncesinden gelerek her geçen gün biraz daha etkiliyor okuru. Türk edebiyatının arıza karakter fabrikası Yusuf Atılgan. Zebercet'in şehirlisi C. karşımızda. İnceden kafkaesk bir durum olsa da burası Prag değil abiler vakitsiz İstabulluyuz. Ayşe'den Güler'e 4 mevsim. Four Seasons Hotel değil bu Sultanahmet Hapishanesi. Vivaldi değil Dede Efendi. Kasaplar, terziler, berberler. Karşılıklar kararnamesi bir adam. Bir adam değil aslında bir erkek. Sorun kimde belli değil. Kimse de üstüne almak istemiyor. Şimdi bu adam için sorumsuz mu diyeceğiz? Sorunsuz diyemeyeceğiz kesin ama. Kadın bacakları, Midas'ın kulakları eşşek kulakları. Kışla başlar güzle biter bir roman bu. Döne döne, döndüre döndüre okumalı.

8/21/2007

Tadelle Peşinde



Hsbc'nin patlayan binasını Tadelle ile kaplamışlar. Siz severdiniz torunlarınız da seviyor gibisinden beni dede ve/veya torun yerine koyacak bir reklam. Çok takılmadım yaş meselesine direkt aklıma tadelle geldi. Hayallerim aşkım ve tadelle. Bizim evin ordaki bakkal market ne halt varsa dolaştım ki sayıları nereden baksan 6'dan fazladır, bir tane bile Tadelle bulamadım. Yani king size'ını bulsam alacaktım ki onları o kadar sevmem gri yaldızlı paketli saçmalıklar. Ben old school tadelle'ciyim. Eski Sagra ekolü, meşhur sarelle çeşmelerine kafamı dayama hayalleriyle ilkokula katlandım. Tabi sadece sarelle çeşmesi değil bir de prekazi vardı evet Cevat Prekazi ama bu ayrı bir hikaye bir gün tadelle ısmarlarsanız anlatırım. Neyse baktım Tadelle yok ben de kasmadım, belki de vardır bir yerlerde o yerler bu yerler değil hesabı.
Az önce saat 5 ofiste iç ezilmesi yani "S5OİE protokolü" gereğince bizim plaza'nın altındaki bakkal amcayı ziyaret ettim. Bir baktım balık krakerler var. Ama eti değil ülker. Ülker bütün kutsal değerler gibi balık kraker'e de sahip çıkıyor gibi. Tıpkı domuzlara yaptığım gibi din ve mutfak işlerini birbirine karıştırmam. Domuz da yerim Ülker çikolatalı gofret de ama açıkçası "Cici Ülker Balık Kraker"i görünce biraz çekindim. Yani yıllarca etiden yediğim balık krakerleri ki bilhassa fazla kızarmış olan "ızgara"lara fazladan bir bazen iki bayılırdım şimdi başka bir markadan yiyecektim ama fazla muhafazakar davranmadım ve aldım. Şimdi yiyorum güzel ama biraz tuzlu gibi sanki. Ama tıpkı öncülü gibi o da ziyadesiyle yağlı..
Kraker kültürü ayrı bir şey. Ben balık kraker, badem kraker ve pizza krakerden mürekkep tabaklara bayılırdım. Ucuz çocuk ikramı. En yakın uzaklık bir bakkal. Tedarik kolay ve zahmetsiz. Tüketici memnun harika. Çubuk kraker de var ama o ayrı bir durum. Eti yıllarca saçma sapan bir çubuk kraker için kastı durdu ama tek gerçek çubuk kraker Ülker'inki bu o kadar tartışmasız ki. Neyse bu konu uzar da uzar. Ama birkaç küçük hatırlatma:
Görselden de gördüğünüz üzere Badem Kraker Ülker'indir. Çubuk Kraker de öyle. Ama pizza kraker ve balık kraker Eti'nin harikalarıdır.

Bonus Track

8/16/2007

Long Live Mod!!












QUADROPHENIA - WE ARE THE MODS












FRED PERRY














SUNNY AFTERNOON -THE KINKS











TOWN CALLED MALICE - THE JAM













THE YARDBIRS - STROLL ON FROM











Young Birds Fly










BEN SHERMAN