2/16/2009

Oskar Abim Evde mi?

Oscar abim evde mi evde mi?
Üç odalı yerde mi?

11 ayın sultanı Oscar ayı geldi çattı a dostlar. Her sigara molasında, her korsan cd tezgahında, her sinema afişinde bir oskar havası. Onu izledin mi? Bunu beğendin mi? O mu kazanır? Divx'ini indirdin mi? Muhterem Lou Reed aka Salome misali New York Telephone Conversation hali.

Ben de herr çakma Kunstliebhaber gibi oscar adayı filmlerin dvd'leri izledim.



Milk yani süt derler yapımda Sean Penn'in yatakta kendinden 20 yaş genç hippinin tekiyle pasta yoğurt arası tatlı bişiler yiyen (ki bu yiyeceğe cheesecake deniyor) kart aktivist bir ibneye dönüşmesi beni pek şaşırtmadı. Zira Nuri Bilge Ceylan'a ödül veren jüri başkanının sinirli ibnelik taslaması sürpriz değil. Peki film olmuş mu? Civil Right's Civil War deyu haykıran kıvırcık karakterin dönüşümü filmin özeti sayılabilir. Fazlasıyla spoil ederek söylemeliyim ki hayatını kıçıyla kazanan filmin sevimli ibnesi (gerçek hayatta da baya önemli bir adammış hakkını bana kalmamakla teslim edeyim ve ibne kelimesi ibneleri kızdırmasın aslında günün birinde hepimiz 10 dakka için ibne değil miyiz?) filmin dvd sayacından gördüğüm kadarıyla ilk yarım saatinde seçmen kütüğünün (Amerikanyalıların seçim propaganda çalışmalarında kullandıkları ve gelen geçenin imzalarını aldıkları defteri üstüne koydukları ahşap mobleye verilen isim) etrafından dolanan alalalede bir apolitize gençken , her nasılsa en devrmci gay guy haline geliyor. Değişimini ise neden gittiğini anlamadığı/m/ız , filmde göremediğimiz ama bahsini duyduğumuz bir İspanya seyahatinde Franco'nun katlettiği eşcinsellerin onuruna düzenlenen bir yürüyüşte kurşunlara gelen latin eşcingsenglerin cesaretini görmesine borçlu. Şimdi ne var bunda, borç yiğidin kamçısıdır !whiplash! diyenleriniz olacaktır. Hatta bu kimilerine gayet makul ve etkileyici bir hikaye olarak da gelebilir ama ben de yarattığı hissiyat Ahmet Kaya'nın solcu oluş öyküsü oldu. Bundan uzun süre önce Can Dündar Show Tv için popüler kültür figürlerinin kısa belgesellerini çekerken sıra dönemin popüler kürtür sanatçısı Ahmet Kaya'ya gelmişti. Adı Bahtiyar'ın silahını helada unutup sonra sırasıyla sıra gecelerinde bulduğu o 90'lı yılların ikinci düzlüğünde Ahmet Abi'nin takası aşağı yukarı şu sözlerle bizlere geçirdiği aydınlanmayı anlatmıştı: "Can, bir gün evden çıktım otobüs durağına yürüyorum o sırada bir baktım ıslıkla Avusturya İşçi Marşı'nı çalıyorum. İşte, dedim kendime. Oğlum sen adam oluyorsun". Ben de günün birinde aldığım ilk leman nüshasını anlatarak nasıl BirleşikSosyalistParti gecesine gittiğimi anlatırsam o zamana kadar muhtemelen inşa olan 3. boğaz köprüsünden sallandırın tamam mı ey okur? Gördüğünüz üzere ikinci kibarlık çoğuluyla ikinci samimiyet tekilini yanyana kullanarak Kunstliebhaber bir cümleyle "fin" yaptım.



Benjamin Button ya da o eski halimde eser yok şimdi. Benjamin, F.Scott Fitzgerald'ın Gatsby'den muhteşem olmasın süper bir karakteri. Özde ve sözde şahane bir insan ama hatasız kul olmaz misali pek yaşının adamı değil. Biraz ssk emeklisi ruhlu. Basur primlerinin de tamamını ödememiş. Benjamin'in önce mektup arkadaşı sonra hayat arkadaşı en sonra süt annesi olan yavuklusundan bahsetmek gerekirse ki kendisini hem Gatsby'den hem de Benjamin'den mübarek olan Bayan Blanchet oynuyor "come on! two thumbs up şikago kronikıl". Bir kusuru var yalnız kızın biraz entel takılmakta optimist hem de pessimist biraz idealizmi de savunmakta. Filmin ilk yarısında kız diyor ki Luther? Makyavelli? Şampiyon biziz diyor Benji attığımız gollerden belli.. Bu kadar yeter diyorum. Zira yeterince ah ağır tempolu vah belinda yorumlar okumuş, izlemiş ya da dinlemişsinizdir. Mesela ben her üçünü de yaşadım. Ama pişman mıyım değilim. Milk'den ağzım yanmıştı Benjamin'i iştahla yedim. Yine olsa yer miyim emin değilim ama "yemekteyiz" şekerim boşver. Bir de Brad Pitt stop yapmış sanırım. Adam yaşlanmıyor be eve.



Devrim yolunun devrimciliğini pek anlamış değilim. Herhald tribune Benjamin Franklin 100 dolar devrimselliğinde bir sokak ismi. Ya evde yoksan şarkısıyla ilgili bir tesbit yapmak istiyorum lafı açılmışken müsadenizle. Geçenlerde bir yerlerde okudum (en sevdiğim referans kalıp sabunu) şimdi hatırlamıyorum nerede olduğunu ama Türkiye'de her 3 senede bir adresler değişiyormuş (istatistik budur). Ya evde yoksan ile aslında Orhan Gencebay ya seni ev adresinde bulamazsam blablabla cümleyi tamamlayamayacak kadar kötü bir espri olacakı stop loss yaptım, hisseleri sattım kıssa aldım. Şimdi devrim arabalarına nasıl bağlasam. 3. oscar filmim aslında şu ana kadarkilerin en iyisi ama nasıl anlatacağımı bilemedim. Herhalde devirden bana öyle geldi ama mad men gibi bişiydi. Mad men'i seviyorum bunu da öyle izledim. Keşke dizi kadar sürseydi aksine sezon kadar sürdü (bir mevsim). Tamam parantezle beraber bu filmi de kapattım.



Aslında en güzelini sona saklamışım. Varoş milyoneri aka Bombay benim olacaksın. Tam bir Hint Fakiri filmi olmakla beraber Danny Böyle yaparsa mükkemmelini yapar durumu. Çağrı merkezinde çaycı olmanın kast sistemindeki yeri, kim 5 para etmez yarışmasının küresel salaklığı, varoş her yerde varoş ibraam tatlıses her yerde tatlıses önermesi ve trainspotting'den sonra Boyle'un boktan kenefler hakkındaki takıntısı ile oscar goes to olur umarım diyorum. Bir de keşke ekliyorum; filmin herhangi bir yerinde sanskritce the beatles girl'ü çalsa ne şenlik olurdu değil mi?

Beyaz perden hiç örtülmesin sevgili okur (gülücük)

Broxploitation Saygı Vuruşu Vol:1



Tarantino istediği filmi çekip, istediğine tribute'lerden bir çelenk bırakabiliyor da ben ne duruyorum. Zira Tribute tribunlere "Zen"gin selamı çakar olduğuma göre sıra ekranları karartmaya geldi diyebilirim. Vatani görevini karacı olan yapanlara geliyor bu kara duruş. Zaten bu akşam da kar yağıyor içiniz ısınsın gari.

2/08/2009

Nayceriya Hop Hop!!




Nijer deltası
Kafam braz karışıktır oldum olası...

Nijerya'yı sadece Okocha, Uche ve Djemba Djemba'dan ibaret sananlara ibret olsun...

Pazen, this one's for you!!