Kelepir'in özellikle bizim kuşak için ne kadar dostane bir hatıra olduğunu tekrar tekrar tekrarlayabilirim. Zira envai çeşit 6.45 metninden , Afa'lara, Hesse'lerden Douglas Adams'lara hatta Rama serisine hep onun üzerinden eriştik. Ucuz yollu ama doyurucu. Her ne kadar şimdi yapacağım örnekleme çok avam duracaksa da "Esnaf lokantası" tribi bir nevi. Kelepir seanslarımızda tanıştığımız bir başka seri de Blöfçü rehberleriydi (Bluffer's guide). Blöfçünün caz rehberinden , postmodernizm rehberine kadar envai çeşit mizah duygusu haddinden fazla gelişmiş, kinik ve hikmetinden sual olunmaz kesin ve doğru yargılar barındıran setlerdi. İşte sinema hakkındaki kıçımdan kıl aldırmayan pek çok yorumumu da bu blöfçü tarzıma borçluyum. Neyse yaş bir noktadan sonra giderek kemale ermeye başlayınca eh iyisi mi ben bunları bir izleyeyim havasına girdim. Birer ikişer kafamdaki listeye göre de ilerliyorum. Son dönemde vizyon filmi izlemedim desem yeridir. "Paris Texas"'la başlayan bu seriyi "Guguk Kuşu" , "Kızgın Damdaki Kedi" , "Aşk Zamanı" ve en son bu yazıya birazdan meze olacak "Burjuvazinin Gizli Çekiciliği" ile ağır aksak ilerletiyorum. sırada "Tatlı Hayat" ve "Kieslowski'nin üç renk serisi" var. Koca bir neyse ile bu kişisel çok entelim propaganda paragrafını sonlandırayım nokta
Şimdi benden ne yazmamı bekliyorsunuz burjuvazinin gizli çekiciliğini mi? Gidin filmi izleyin. Yok izleyemem hacım sen bana bir özet cümle ver benden ondan çeşitleme yaparım derseniz, birbirleriyle bir türlü sevişemeyen, ortak rüyalar gören, biraz aklı evvel, narkotik bir burjuva grubunun hiç yenemeyen yemeklerinin
tekrarlara dayalı yaşamı ya da ölümü. Hadi bakalım blöfçüler şimdi tüm dünyaya yayılın ve ele geçirin...
Şarkı: The Guess Who - Sour Suite (1971)
7 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder