4/29/2008
1 MAYIS 2008 TAKSİMDE BULUŞALIM
Kemal Sunal bile Taksim'e yürürken siz ev-iş-okul üçgeninde mi takılacaksınız? Haydi hep beraber yürüyelim.
4/27/2008
Maç Başlayana Kadar Moloko...
Saygılarımla
England Made Me...
1) It's my primary instinct to protect the child.
2) People love mystery.
3) New baby boom, starts today.
4) It's only the end of the world not a death in the family.
5) In an ideal home, there's never an awkward silence.
6) Life is unfair, kill yourself or get over it.
7) National hysteria, a final warning.
8) No pop no style, i strictly roots.
9) "We don't like you, go away - we're swinging"
10) Born into money it's not a crime, you can fool the people all the time.
11) Close the windows, draw the blinds i can't stand it if the sun shines on sunday.
P.S: Amerikan baskıyı koydum, 3 bonus track with love from me to you...
4/21/2008
Blöfçünün Film Rehberi - Le Charme Discret de la Bourgeoisie
Şimdi benden ne yazmamı bekliyorsunuz burjuvazinin gizli çekiciliğini mi? Gidin filmi izleyin. Yok izleyemem hacım sen bana bir özet cümle ver benden ondan çeşitleme yaparım derseniz, birbirleriyle bir türlü sevişemeyen, ortak rüyalar gören, biraz aklı evvel, narkotik bir burjuva grubunun hiç yenemeyen yemeklerinin
tekrarlara dayalı yaşamı ya da ölümü. Hadi bakalım blöfçüler şimdi tüm dünyaya yayılın ve ele geçirin...
4/14/2008
Pis Kaka Bok
Pete & Jack 1
Şimdi on sene sonrasına geçebiliriz. İngiltere sadece futbolun değil aynı zamanda sanayi devriminin de beşiği olduğu için sınıf çatışması bol bir ülkeydi. -Di diyorum taa ki orospu Margaret'a kadar. Bu da bu dönemden yaklaşık on ya da on beş sene sonrasının konusu (biri punk dedi sanırım?). Her ne kadar bir Hindistan olmasa da kast sistemine yakın keskin bir ayrımcılık vardı ya da -dı demeyelim elbette hala var ama insanların mavi ve beyaz yaka olarak ayrıldıkları günümüzden yaklaşık 40 sene öncesinden bahsediyoruz. Kömürün hala önemli bir enerji kaynağı olduğu, terli erkeklerin fabrikalarda çalıştığı ve Asya kaplanlarının henüz çimenlerde kendi çüklerini yaladıkları bir dönemden yani fabrikaların batı'da olduğu bir zamandan. Şimdi Selim Naşit'in dediği gibi "bir de gözlerini kapatarak" canlandırın; babanız ya da ailenizden birileri İkinci Dünya savaşında kafasına bomba düşerek ya da cephede ne için olduğunu bilmeden (bkz: özgürlük) ölmüş ya da sakat kalmış, siz çocukluğunuzu siren sesleri ve açlıkla geçirmişsiniz, tarih kitapları birkaç on sene öncesine kadar koskoca bir imparatorluk olduğunuzu yazıyor, son otuz sene içinde en büyüğünden iki dünya savaşında tam on sene harcamış bir ceddin ahvalisiniz, Nazileri (ki dünya üzerindeki tüm kötülüklerin bir şekilde yek vücudda toplanmış hali) yenmişsiniz ama tüm ekonominiz çökmüş, işsizlik ve sefalet içindesiniz, bir şekilde kendinizi toplamaya çalışıyorsunuz ama çok da yorgunsunuz ve hepsine ek olarak nüfus olarak da ciddi bir şekilde azalmışsınız. Tony Wilson'ın pop müzik için verdiği birinin içinden geçen paraboller örneği tam da bu noktada işimize yarayabilir sanırım. İşte size popüler kültürün bir daha asla eskisi gibi olmayacağına dair sağlam bir temel. Bir şeyler değişecek ve bunu da savaşa gitmemiş ama savaş anılarıyla büyümüş, savaş sonrası inceden Mad Max ortamını teneffüs ederek büyümüş, zafer kazanmış babalarının uyumsuz oğulları gerçekleştirecekti.
The Beatles, The Rolling Stones, The Kinks ve The Who. Her ne kadar aralarına Herman'ın Hermitlerinden, Hayvanlara, Troglardan, Zombilere kadar envai çeşit yarı otomatik silah eklenebilse de mahşerin dört atlısı bunlardı.
Bunların hepsini biliyoruz zaten kes martavalı ukala diyorsanız ki demek de haklısınız özellikle the beatles antolojileri ile başlayan yeni binyılda brit pazarına fazlasıyla nur yağdı ve bu "big four" hak ettikleri saygıyı tekrar tekrar kazandılar ama başlıkta da biraz çaktırmaya çalıştığım tuhaf milliyetçi duruş nedense herkes tarafından kabul edildi. Yani bahsettiğim national front, hooligan bir milliyetçilik değil ama şu var ki union jack'i bir tür popüler kültür ikonu haline getiren bir vatanpervetlik.
Şimdi geldiğim noktada bunu yazmaktan gerçekten hem sıkıldım hem de yoruldum. Save edip bir köşeye de atmak istemiyorum. Tek yapabileceğim şey başlığa bir "1" eklemek. Kısa sürede bunun devamını yazıp sanal mastürbasyonumu bitirebilmek. Hayırlı bayramlar, küçüklerin gözlerinden büyüklerin kulaklarından öperim.
4/13/2008
4/02/2008
4/01/2008
Beast
Taş gibi bir adamım ben. Kendime hakim olmasını bilirim. Yılların deneyimi, yeteneğimin takdir edilmesi, bütün geleceğim risk altındaydı; yine de hiç belli etmedim.
"Ben bir hayvan sanatçısıyım." dedim
"Ne yaparsın yani?" diye sordu müdür.
"Kuş sesi çıkarırım."
"Üzgünüm, ama bunun modası çoktan geçti!.." dedi eliyle işaret ederek.
"Modası mı geçti? Nasıl olur? Bir kumrunun ötüşünün ; serçenin, bıldırcının, bülbülün şakıyışının, martının çığlığının; tarlakuşunun ezgileri?.."
"Banal," dedi müdür dudak bükerek.
Bu beni çok yaraladı ama hissettirmedim.
"Peki o zaman" dedim nazikçe. Arkamı döndüm, açık pencereden uçup gittim.
.....................................................................................
Sonraları kuşun teki kendine kafes aramaya çıkmış ama bu başka bir hikaye...
Vincent Vincent and the Villains - Beast.mp3