9/12/2006

Mizük Kervanı

Müzik dinlemenin giderek bir kariyer halini aldığı şu meşum günlerde, nerede sonic youth kırması sinirli kızlardan oluşan grup varsa elinde tuzla koşan bir kitleyle gün geçmiyor ki mücadele etmeyelim sayın seyirciler. Ne dedim ben yahu. Galiba şunu demek istedim; mainstream müzik dinleyenlerin toplama kamplarına gönderildiği bir dünyaya doğru gidiyoruz. Hayatımda adını duymadığım grupları, sağolsun internet sayesinde öğreniyorum. Sonra bunları dinleyen acayip kool insanlar olduğunu öğreniyorum. Aferin onlara. Sonra o gruplardan daha acayip gruplar olduğunu öğreniyorum. Hepsi internet sayesinde. Sonra bu grupların şarkılarını da indiriyorum. Yahu bi boka benzemiyorlar, hepsi en iyi halinde sonic youth'a benziyor ki zaten ondan da bi bok anlamıyorum.

Indie nedir kardeşim? Indie dediğimiz kişi nedir, neden öyledir?
1992 yılında, Niğde adlı güzide ilimizde, Çağrı Müzik adlı kasetçinin vitrinine bakarken birden anladığım bir gerçek var. Birinci harikulade heavy metal kasetimi dinleyip bitirmiş, ikinci bir heavy metal kasedi olabileceğini görmüş ve hayret dolu tavşan gözlerimle vitrine bakarken anladım ki, bundan sonrası hep kasetti. Buradan kasetleri yapan sanatçıların evlerine kadar kaset dizilebilirdi. Ve hepsini dinlemenin imkanı yoktu. Birden göynüm bulandı. (O zamanlar anadoluda bulunduğum için göynüm vardı ve bulanabiliyordu) Yeni kasetleri ne kadar dinlersem dinleyeyim hep daha yeni kasetler olacaktı.

Göz ucuyla Ahmet Kaya kasetlerine baktım. Ahmet Kaya sakallı, pis ve üzgün üzgün duruyordu kaset kapaklarında. Tamam bunları dinlememe gerek yok dedim. RCA Victor marka kelebekli klasik müzik kasetleri de şimdilik bekleyebilirdi. Dr. Alban ve Vanilla Ice döneminden sağ kurtulmuştım ve tekrar oraya dönmeye niyetim yoktu. Şimdi geriye dönüp o yıllara bakıyorum da sevgili okuyucu, tiksiniyorum. Allah belalarını versin yahu ben her şeyi ne güzel anladığımı anlatan bi anı yazıyordum sözde ama o zamanlar da çok berbattı yahu.

Bok dinleyin.

Hiç yorum yok: