Özellikle entel dantel takımı sonunda futbola hak ettiği itibarı verip, İthaki yayınları Simon Kuper'leri basmaya başladıktan sonra kaçacağım fazla delik kalmadı. Kendimi bir entel göt olarak tanımlayabilir, yeri geldiği üzere bu platformdan pazarlayabilirim. "Kitap okurum, genelde okuduğumu anlarım mesela Kolera Günlerinde aşk ama bana en sevdiğin kitap nedir derseniz Johny Cash'in yazdığı Johny Cash otobiyografisidir diyeceğim" gibisinden High fidelity kaçak güreşi yapmayacağım ama kitap okurum, okuduğumu anlarım, anlayamazsam blöf yaparım ya da wikipedia'ya bakarım en kötüsü pazenadam'a telefon ederim. Budur yani kolaya kaçabilirim ki zaten entel götlüğüm buradan tescilli. Tıpkı pazen adam gibi. Neyse ileri geri atmıyım. Neyse canlar, devam edelim. Sinemayı da severim. Fellini falan izlerim, izledim, anladım, anlayamadığım oldu, wikipedia'ya baktım. Mainstream'den de uzak durmam. Süper kahraman filmlerinden Nothing Hill'e kadar geniş bir yelpazede Alin Taşciyanlık da yapabilirim. Yelpazeyi kıvır ve bir tarafına sok Watson. What son?
Neyse Türk filmi dediğimiz şeye burun ve başka şeyler kıvrılmasına karşı değilim. Ne de olsa Yeşilçam çöptür. Çöptür evet evet bildiğiniz çöptür. Fenerbahçe vs İstanbul Büyükşehir Belediye Spor maçlarından sonra Star gazetesinin attığı manşetler gibi Belediye son 10-15 senedir çöpü almaktadır. Ama çöpten kurtulması da oldukça zordur. Zira çöpü yakarsanız daha da sıçarsınız. Sıç watson. Mehmet Ali Erbil'in son 10 sene içinde oynadığı 4 filmin
imdb worst 100 listesinde olmasını anlamak için Atıf Yılmaz olmaya gerek yok.
Nuri Bilge Ceylan'dan anlamıyorum. Karpuz kemiğinden gemiler yapan adamı da tanımıyorum. Yüzme bilmiyorsan işin ne ağaçta diyebilirim mesela. Ama yeni sinemacılar gibi donjon pastanesi işleri seviyorum lan allahsız blog (sevgili günlük revival org. beta 1.02) -allah'ı küçük harfle yazdım o kadar anarşist bir sinema izleyicisiyim-
Radikal okurum, alternatif rock dinlerim, çin mutfağından hoşlanırım, Obama'yı desteklerim çiğliğinde bir en sevdiğim 5 türk filmi : Robotla Röveşata, Gemide, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Masumiyet bir de Tosun Paşa Çiğli'de inecek var da yapmayacağım korkmayın, alıklarınızın ayarıyla da sakın ha oynamayın. Nez'den dinliyoruz sakın sakın sakın haaa...
Amelie'nin fabulozo macertalarını ilk izlediğimde sevmiştim. İkinci defa da izlemedim. Simyacı'yı okumadım ama okusam da sevmezdim. Belki de severdim ama cv'ye yazmazdım. Zira ben hiç Eco'da okumadım ama okumuş gibi yürüyebilirim.
Korkuyorum anne enteresan bir film. Akbank reklamı ile Amelie arasında gidip geliyor, Balat'tan Galata'ya bu İstanbul bizim manzarası veriyor. Bazen deliriyor bazen de sevgi kelebeği olup bu ne lan dedirtiyor. Ama genel olarak izletiyor. İzlet beni bebeğim. Yoksa izzet mi demeliydim?
Bir film hakkında bundan da kötüsü yazılmazdı be :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder