9/07/2010

Time Flies.... 1994 - 2009



"They mean everything. The swagger. The melodies. The attitude. The lyrics. The mentality. Oasis is not a band,it's a generation."
Sebastian Lindholm (Stockholm, Sweeden)

"Get me into playing the guitar and learning about music. Best day of my life was when I saw them live."
Aaron Taylor (Torquay, UK)

"My Grandad had Elvis, My Dad had the Pistols, I had Oasis."
kris Benting (Telford, UK)

"They're fucking EVERYTHING to our generation. They're the alphabet. They make bad times good and good times great!"
Joe Clancy (Manchester, UK)

"Being an Oasis fan is like following a football team, you're loyal to them for life."
Claudia Stephanson (Rugby, UK)

"Oasis reminds me that one day I'll get away from job centre and council estates like they did and look to the future laughing."
Simon Baddeley (Stoke-On-Treat, UK)

"Oasis are my Beatles, my Who, my Jam, my Northern Soul. Quintessentially English, brash, brilliant, dynamic and unfaltering. Life affirming."
Lee Dickson (North Shields, UK)

"THEY CHANGED MY LIFE! I GOT OBSESSED WITH BRITISH MUSIC AND THE CULTURE. THEY MADE ME COME AND LIVE IN ENGLAND."
TOMOKO MIYAKURA (Barnsley, UK)

"When I hear Oasis they change me from a factory worker into a rock star, for that I thank them."
Marty Corry (Belfast, UK)

4/06/2010

Football Manager Damned United Expansion Pack


Futbolu seviyorum orası kesin. Hatta zaman zaman takvimimi ona göre ayarlayacak kadar seviyorum. Fever Pitch durumunda değilim orası da kesin. Şu ana kadar somut gerçeklerden bahsettim öyle de devam edeceğim. Futbolla ilgili pek çok şeyi seviyorum. O da kesin. Formaları seviyorum, futbolla ilgili şarkıları seviyorum (bkz: Santa Maradona), futbolcu hikayelerini ve en çok da efsanelerini seviyorum orası da kesin. Ama örneğin halı sahaları sevmiyorum sanırım halı sevmiyorum. Futbolla ilgili bilgisayar oyunlarını eskiden daha çok severdim çünkü iyi oynayabilirdim. Şimdilerde beceremiyorum çünkü pratiğimi kaybettim. O yüzden mesafeliyim ama şu var ki menejerliğin hastasıyım. Artık giderek futbolculardan çok menejerleri sevmeye başladım ki bu sanırım bizim kuşağın George Best eksikliğinden kaynaklanıyor. Messi'yi izlemektense Jose Mourinho'yu izlemeyi tercih ederim.

İzlemeyi Mourinho'dan çok sevdiğim şey ise futbolla ilgili filmler. Hele İkinci dünya savaşı ile bir araya gelirlerse tam zafere kaçış olur a dostlar. Neyse bu başka bir geyik konusu zaten taa üniversite kantinlerinden o filmi biliyor musun hani Sly oynuyordu kaleciyi blah blah blah.

Somut gerçeklere devam. Futbol tarihinde Mourinho ilk değil elbette çok öncesinde çok daha sağlamları var isimlerini zikrederken bile önümüzü iliklemeliyiz Bill Shankly (insanları mutlu etti) , koca Bob Paisley, Matt Busby hatta Sir Alex Ferguson. İyi teknik direktör iyi müzik gibidir adadan hatta İskoçya'dan çıkar diyebiliriz. Bu da somut hatta bir somun gerçek. Facts facts facts hard times Sir. Dickens...

The damned United'da Brian Clough ile Peter Taylor oynuyor desek yanlış olmaz. Onları da acaip şekillerde anıyoruz ve izliyoruz: "We're the best şakşakşak we're best şakşakşak we're the best Nottingham Forest!!!"

Adalardan bir zombi gelir...


Popüler kültürdeki eksikliklerimizi bir bir gideriyoruz. İşte bu eksiklerden biri de doğru düzgün bir zombi filmimizin olmaması idi. Her ne kadar ortam vampire kesmiş olsa da Mösyö Scognamillo sağ olsun en azından sinemataografik vimpir denemelerimiz olmuş vakti zamanında.

Ada - Zombilerin düğünü çekileli uzun süre oldu gerçi ama ben yeni izleyebildim. İzledim ve işte zilyon gün sonra bununla ilgili blog'uma entari dikeyim dedim. Dünya'nın yerel bankası adlı kurumda yıllarca takılmış bir kişi olarak yerel değerlerin evrensel hıyarlıklarla nasıl çözülebildiğinin iyi farkındayım. Zombileri çözmüşüz ama yerelliğimizden zerre ödün vermemişiz. Hatta zombilik hastalığını kaçak rakıya olmadı midye zehirlenmesine o da olmadı oy için dağıtılan kömüre bağlamışız ki işte diyor necip Türk milleti adalardan bir zombi gelir bizlere aman aman...

1/23/2010

Aslı mı Sahnesi mi?

Şu sıralar dünyanın en iyi şarkısı listemde bu dönüyor.

Az önce Jools Holland'da izleyince acaba canlısı mı yoksa stüdyo kaydı mı diye düşünüyorum. Siz de düşünün...



ODER

1/10/2010

Gülüm Benim...

O kadar uzun süredir buralara bir şey yazmıyordum ki baya bir material world birikmiş. Şu sıralar kafamda dönüp duran İbraam bestesini sizlerle paylaşmaktan zerre çekinmiyorum.

Sevgiler

müzik - ibrahim tatlıses gülüm benim | izlesene.com

Puslu Kıtalar Atlası


Türk Edebiyatından o kadar bihaberdim ki. Yani elbette Oğuz Atay, Tanpınar, Yusuf Atılgan hatta geç de olsa Orhan Pamuk okumuştum ama örneğin son dönemden -ki son dönem dediğimin üzerinden 10 seneyi aşkın zaman geçmiş- kimseleri okumamıştım. Alper Canıgüz ve Cem Akaş tarzı oyuncu metinleri de bu kategorinin dışında tutuyorum dediğim gerçek romanlar. Puslu Kıtalar kaç zamandır okumak istediğim ama bir türlü elimin gitmediği kitaptı. 2010'a onunla girdim diyebilirim. Oh my gosh ne güzel kitapmış. Ne eksik ne fazla herşey yerli yerinde. Hatta o gazla bir de Türk Edebiyatında yazılmış şahane metinleri okuma kampanyası başlattım D&R'dan taksitle. Adelet Ağaoğlu, Aslı Erdoğan, amcaoğlu'nun okumadığım kitaplari ve hatta Latife Tekin'le Elif Şafak. Bana yol gösterecek ve best of katalogları ararken şunu fark ettim ki çok yalnızız be hacım. Kör kuyularda merdivensiz kalmışız, bir tane doğru düzgün karşılaştırmalı şunu oku bunu okuma haritamız yok. Tam puslu kıtalar atlası durumu. Taş var köpek yok yazmak istedim deyim gibisinden ama uymadı buraya silmek için de fazla hızlı yazıyorum. Yani diyeceğim o ki biri çıksa bunu oku bunu okuma dese. High fidelity'deki şampiyon kokoreç ve vinyl durumu olsa dese ki "kimseye evinde blonde on blonde'un olmadığını" söyleme gibi bir Türk Edebiyatı Jack Black botu olsa binsek de gezsek. Neyse bundan sonrası el yordamı eş dost tavsiyesi. Eş tavsiyesi Latife Tekin geldi. Göreceğiz eş mi yaman yoksa bey mi?

Sevgiler

Avatar Dünyasında mı yaşıyorsun lan?


Hülya Avşar, Cem Karaca'nın eşini konuk ettiği TV programında Ruhi Su'ya selam gönderdi. Bunun üzerine bir grup insan da ayaklandı Hülya Hanım'a "Urfa'da okusfort vardı da okumadık mı" hesabı laf geçirenler oldu. Aralarında bir tanesini gerçekten çok beğendim. Rahmi Saltuk: "Belli ki başka bir galakside yaşıyor veya Avatar Cumhuriyeti’nden gelmiş...".


Önce Muz Cumhuriyeti vardı şimdi Avatar Cumhuriyeti'ne terfi ettik. Ya da upgrade diyelim çünkü tarımdan teknolojiye geçiş evresindeyiz sanki. Avatar kıyameti bizim evde film vizyona girmeden çok önce trailer'ını sinemada izlememizle başladı. Bizim bildiğimiz Avatar hava büken soyundandı. Trailer'da mavi yeşil rizesporlu hilkat garibeleri vardı. Hani nerde bizim kel oğlan derken anlaşıldı ki iki avatar varmış bu Titanic ekolündenmiş, bizim çizgi dizi avatar'ı 6. hissi kuvvetli Hintli çekecekmiş. Tamam dedik. Derken Titanic'den beri yüzmeye tövbeli adamın filmi vizyona girince önce direndik. Dedik gitmeyiz buna. Sonra giden herkes "ALLAH ALLAH ALLAH BU NASIL SEVMEK" diye anlatınca len dedik kozmik şüphemizde haksısız gidip derhal popüler kültürün parçası olalım hem de en gözlüklüsünden. Sonra olanlar oldu önce gözlükler burnumuzu hırpaladı. Para verip dayak yedik gibi bişi aslında. Sonra film o kadar uzundu ki çok yoruldum. Yorgun ve bitik bir şekilde pis gözlüklerle sinemanın ulaştığı son bilgisayar oyununu izledik. Bayılanlar ve ayılanlar arasında bir saf tutmam bekleniyorsa ben ayık kalanlar tarafındayım. Ayığım ve bilincim açık. Sinema derler perdedeki görüntüleri çok seviyorum. Hemi de neredeyse her türlüsünü ama bu oyuncakçı dükkanı filmlerden haz etmiyorum. Sevemedim kara gözlüklüm. O braveheart saçmalıklı gaz cümlelerini, sonunda Celine Dion ayarında çalan şarkını, Nasyonel Coğrafya tandaslı haydi farklılıkları ve çeşitliliği kutlayalım. Onlarda bir değer ama biraz vahşiler, eğitelim gari tenten emperyalizmini. Alışamadım alışamadım ne olur anla beni...

Tamam işte helivuut diyeceysin ama teknolojisini de sevmedim ki. Ben aksiyon figürlerinin birbiri ile tepişmesini çok yakından ve gerçekmiş gibi izlemek için para vermeyi red ediyorum. Giden varsa da cesedimi falan çiğneyecek değil buyursun gitsin. Beni bozmaz..

Nefes



Sinemada görmeye cesaret edemedim bir gören olur diye. Hayır yani hakkında o kadar konuşuldu ki son noktada bir itibar meselesi haline geitrdim içimde sanki birilerinin sikindeymiş gibi. Dvd'si çıktı ben de korsandan aldım izledim. Beğendim mi? Evet beğendim diyebilirim. Haddinden fazla "komtan" monoloğu olsa da , süresi itibariyle sanki daha kompakt olabilirmiş dedirtse de gerim gerim gerdiğini itiraf etmeliyim. Yerli işi full metal jacket mi? Yani yerlisini yabansını bilmem ama sanırım en iyi ve belki de tek savaş karşıtı filmimiz. TSK nasıl bu kadar sahiplendi? Bilmiyorum izleyenin kafasıyla da direkt alakalı. Yani baktığınız yerden kendinize yontabilirsiniz ama ben bir tarafa yontmamaya çalıştım. Yontulmamış halini de beğendim diyebilirim.