1 Ocak 2008 itibariyle tütün yasağı, pek çok Avrupa şehrinin ardından, başta Paris olmak üzere bütün Fransız şehirlerinin üstüne bir kâbus olarak çökmüş durumda. Bilen biliyor, azılı tiryakilerdenim ben. Dolayısıyla, tepkilerimin ve yakınmalarımın nesnel bir biçimde değerlendirilmesi beklenemez. Kaç yıl oldu, beş mi on mu, “sigara içme hakkı”nı savunmamın bedeli çıkmıştı karşıma: En hafif zılgıt “Sizin gibi okumuş yazmış birine yakışıyor mu bu?” olduydu.
Böylesine kanlı konularda kimse aslında sizi dinlemeye, anlamaya yanaşmıyor, biliyorum; olsun, benim işim bu, sağırlara müzik, körlere resim, okuma yazma bilmeyenlere yazı yoluyla seslenmeyi sürdüreceğim.
Hemen belirtmeliyim: Kamuya açık, birbaşına ‘keyif’ işlevli sayılamayacak her yerde yasaklanmasını doğal karşılıyorum sigara içmenin. İçmeyenleri bütünüyle koruma altına alarak bir çözüm yolu bulunabiliyorsa, sözgelimi istasyonlarda ya da havaalanlarında, yalıtılmış bir kösede tüttürme salonları tesis edilebiliyorsa, biraz çaba gösterilebilir, diyorum. İsyerlerinde de. Tabiî, o mekânları birer işkence odası, birer tabutluk, birer gaz odası haline getirecek biçimde tasarlamak iş değil. Maşallah herşeyin daha lüksü, gelişkini, ferahı akıl ediliyor ve hayata geçiriliyor günümüzde, tüttürhaneler (bakın adı da hazır) neden adam gibi havalandırılmasın?
Belçikalılar bir ara çözüm bulmuşlar örneğin; belli koşulları yerine getirebilir kahve, bar ve lokantaların bir bölümünün tiryakilere açık biçimde düzenlenmesi demek olanaksız değil. Tütün düşmanları sanırım alkol düşmanlarından daha amansız ve hoşgörüsüz oluyor, sigara içmeyenleri hiçbir biçimde tehdit etmeyecek çözüm yollarını bile kabul edilmez buluyorlar. Bazılarının eski tiryakiler olduğunu özel hayatımdan biliyorum!
“Alışılır efendim.” Elbet alışılır. İnsanoğlu nelere alışıyor. Örneğin totaliter rejimlerde yaşamaya uyum gösterme konusunda da şaşkınlık uyandıracak ölçüde uyumlu olabiliyor. Ben, hâlâ, sigara içme yasağının, özellikle ‘keyif’ ağırlıklı mekânlarda, mutlak biçimde uygulanmasını despotizm kapsamında görüyorum. Kahve, bar ya da lokanta istasyon, hastane ya da bakanlık binası değil ki; kapısında “burada tüttürülür” yazan yerlere girmeyiverin, yanıbaşındaki, “burada asla tüttürülemez” yazanı tercih edin. Daha da ileri gideceğim: Bir kota uygulansın, dört keyif mekânından birinde tüttürme özgürlüğü olabilecek biçimde düzenlemeye başvurulsun
Gelgelelim, bağcıların dövülmesi yönünde niyetlenilmiş bir kere. Sigara üreticilerine hepten yasaklama neden getirilemiyor, apaçık açıklansa ya! Çünkü ikiyüzlü, yasakoyucular. Ve onların destekçisi duman düşmanları!
Şimdi veryansın edecektir kimileri, bunları söylüyorum diye. Bir de beni gabi sanarak sigaraya bağlı hastalık ve ölümlerin istatistik verilerini kafama vurmaya koyulmuyorlar mı, işte buna bayılıyorum. Yahu, sigaranın bize zararı yoktur diyen mi var? Pasif içicilerin korunmaları gerektiğine diklenen mi? Ayrıca, kızmak serbest, Le Monde gazetesinde yayımlanan yeni bir haberde yeralıyordu: İsyerlerinde sigara içme yasağının yerleşiklik kazanması, sağlık bütçesinde hâlâ milim oynamaya yol açmamış!
Kim söylüyordu geçenlerde, “paketin üzerinde ‘Sigara öldürür’ yazısını görünce içimden hemen bir tane yakmak geçiyor” diye, herhalde bir mizahçıydı. Öyle değil tabiî; gene de, gerçekte paketlerin üzerine “korkunun ecele faydası yok” yazmak en doğrusu. Tıpkı ecelin de korkuya faydasının olmadığı gibi.
Tütün düşmanlarının en ciddi zaafı, bunun bir kültür olduğunu görmemeleri, anlamamalarıdır. Köklü, zengin bir kültür. Törensi yanlarını, ritüellerini, eşya zenginliğini (Viyana Tütün Müzesi’ni görmediyseniz, hiçbir sey söyleyemezsiniz!), edebiyattan sinemaya dumanın yayılışını seyretmeyi hiçe sayanları ciddiye alabilir miyiz?
Sigara yasağı bakın sonunda nereye varacak: Özel timler oluşturup evleri basacak bu adamlar - siz daha abarttığımı düşünedurun!
E.B
NTV-MSNBC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder