5/25/2008

Dans Müziği Adadan Sorulur...

Northen Soul'un geri geleceğini hissediyorduk. Mark Ronson olsun, Andy Lewis'in milyor poundluk procesi olsun hatta en son müzik kanallarında dönüp duran hatta power fm'i bile kendine gedikli eden Franki Valli'nin Beggin'i olsun devran dönüyordu besbelli. İşte Donna Hightower'ın If you hold my hand'ine enfes bir çalım atmış Sonny_J ile dünya en r&b damarından vuruldu. Çok yaşa Northern Soul...

Sonny J : Handsfree (If You Hold My Hand)

5/24/2008

90 Dakika Playstation

Pazartesi günleri yıllardır izlediğim ve o günlerde televizyonda bu akşam ne var sorusuna cevaben söylediğin tek program "90 Dakika". Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu, Kenan Onuk, Mehmet Demirkol, Fuat Akdağ, Mehmet Yılmaz... 1999'dan beri yaklaşık 9 sene geçmiş. Türk televizyonculuk tarihine bakınca neredeyse imkansıza yakın bir süre bir futbol programı için. İçinden ölümler, kavgalar, Hıncal'lar, Uluçlar geçen bir popüler kültür vakası demek yanlış olmayacaktır. Can Kozanoğlu "Bu maçı alıcaz! "ının son bölümünde sarı kırmızılı kaşkoldan ve değişen spor ve özelde futbol yazarlığından bahsediyordu. Artık değişen post İslam Çupi bir dönem başlıyordu. Özellikle football manager sevgisinin tabana yayılması, internet üzerinden çok daha geniş futbo bilgi ağlarına , istatistiklere ulaşılması ve belki de en önemlisi neredeyse tüm dünya liglerinden maçların pek çok kanaldan canlı ya da banttan yayınlanmasıyla bir nevi aydınlanma yaşandı. Zira tek kanallı devirde children of sanchez gazıyla başlayan avrupa'dan futbol mezalimi ile büyüdük pek çoğumuz.



Neyse 90 dakikadan fazla uzaklaşmadan cut the crap diyerek ilerliyorum. Geçen programda Mehmet Yılmaz -ki kendisi 8 senenin sonunda o programın başına Kenan Onuk'un vefatından sonra gelmiş en büyük kötülüktür- A milli futbol takımı kamplarında playstation'ın yasaklanması gerektiğini buyurdu. Azılı teknoloji düşmanı Hıncal Uluç Paşa'da kendisine hep destek tam destek verdi. Gerekçe şu: "şimdi bu çocuklar playstation'da onu çalımlayıp bunu çalımlayıp gol atıyorlar, gerçek hayatta da aynı şeyi yapmaya kalkarlar sonra da başarısız olurlar. En iyisi oyun konsolünün fişini çekmektir". Tahmin edeceğiniz gibi Mehmet Yılmaz denilen Fenerli kişinin "oyun konsülü" demesi Hümeyni'nin İznik konsülü demesi gibi bir şey. Yani oyun konsülü demedi elbette kendisi. Playstation dedi. Playstation'ın generic bir isim olmadığının Sony'in bir markası olduğunun bile farkında olmadan aslında suç işledi. Reklam yapıp durdu. Neyse bu önemli değil. Çeksin cezasını şayet Rtük o sırada başka bir şey izlememiş ve bunu yakalamışsa. Esas mesela profesyonel futbolcuların bilgisayar oyunlarının etkisinde kalabileceğini düşünecek kadar aymazlık içinde olması ve popüler kültürün bu kadar dışında olup popüler kültürün neredeyse elli senedir can damarı olan futbol oyuncularını anlayamamış olması. Haşmet Babaoğlu -ki kendisi yaşça olmasa da kafaca oldukça genç bir insan, zaman zaman denyoluklarına rağmen sanırım 9 senedir 90 dakikayı değil kendisini izliyorum pazartesileri- bu saplantılı saplamaya karşı çıktı. Yaş ortalaması 25 olan bir grup sağlıklı erkekğin dış çevresinden izole ederek bir kampa kapatıldığında en büyük eğlencelerinin playstation olacağını ve hatta daha da ileri giderek kamplarda playstation'ın yasaklakdığı takdirde bu genç erkeklerin futbol oynamaktan bile vz geçebileceklerini söyledi. Kendisine buradan selam ediyor ve pazenadam'ın ilgisi yazısını sevgilerimle yolluyorum.

5/19/2008

Yarın yeni bir gün, yarın başka bir gün

Herşeye eyvallah da bunu da mı görecektim? Yani görmemek için gözümü kapasam geçecek mi? Hayır geçmeyecek. Yarından itibaren 17 katlı binada sigara yasağı başlayacak. Sigara odasının yok oluşunu cuma akşamı buruk gözlerle izlemiştim. Bugün itibariyle yeşilay cuntası idareyi yurt sathında ele almış. Olsun ferman devletin cigaalar bizimdir. Pek çok tiryakinin bu yasak üzerine dediği gibi "Su yolunu bulur". Şimdi bir de büyük usta'ya -ki kendisine özendiğim için bir dönem paketlerce filtresiz pall mall içecek kadar deli ve devran olmuştum- bağlanalım. İşte nerede benim yazdıklarım nerede E.B.. Aslansın kaplansın diye quote ediyorum ve müsadenizle sigaramdan derin bir nefes çekiyorum.

1 Ocak 2008 itibariyle tütün yasağı, pek çok Avrupa şehrinin ardından, başta Paris olmak üzere bütün Fransız şehirlerinin üstüne bir kâbus olarak çökmüş durumda. Bilen biliyor, azılı tiryakilerdenim ben. Dolayısıyla, tepkilerimin ve yakınmalarımın nesnel bir biçimde değerlendirilmesi beklenemez. Kaç yıl oldu, beş mi on mu, “sigara içme hakkı”nı savunmamın bedeli çıkmıştı karşıma: En hafif zılgıt “Sizin gibi okumuş yazmış birine yakışıyor mu bu?” olduydu.

Böylesine kanlı konularda kimse aslında sizi dinlemeye, anlamaya yanaşmıyor, biliyorum; olsun, benim işim bu, sağırlara müzik, körlere resim, okuma yazma bilmeyenlere yazı yoluyla seslenmeyi sürdüreceğim.

Hemen belirtmeliyim: Kamuya açık, birbaşına ‘keyif’ işlevli sayılamayacak her yerde yasaklanmasını doğal karşılıyorum sigara içmenin. İçmeyenleri bütünüyle koruma altına alarak bir çözüm yolu bulunabiliyorsa, sözgelimi istasyonlarda ya da havaalanlarında, yalıtılmış bir kösede tüttürme salonları tesis edilebiliyorsa, biraz çaba gösterilebilir, diyorum. İsyerlerinde de. Tabiî, o mekânları birer işkence odası, birer tabutluk, birer gaz odası haline getirecek biçimde tasarlamak iş değil. Maşallah herşeyin daha lüksü, gelişkini, ferahı akıl ediliyor ve hayata geçiriliyor günümüzde, tüttürhaneler (bakın adı da hazır) neden adam gibi havalandırılmasın?

Belçikalılar bir ara çözüm bulmuşlar örneğin; belli koşulları yerine getirebilir kahve, bar ve lokantaların bir bölümünün tiryakilere açık biçimde düzenlenmesi demek olanaksız değil. Tütün düşmanları sanırım alkol düşmanlarından daha amansız ve hoşgörüsüz oluyor, sigara içmeyenleri hiçbir biçimde tehdit etmeyecek çözüm yollarını bile kabul edilmez buluyorlar. Bazılarının eski tiryakiler olduğunu özel hayatımdan biliyorum!

“Alışılır efendim.” Elbet alışılır. İnsanoğlu nelere alışıyor. Örneğin totaliter rejimlerde yaşamaya uyum gösterme konusunda da şaşkınlık uyandıracak ölçüde uyumlu olabiliyor. Ben, hâlâ, sigara içme yasağının, özellikle ‘keyif’ ağırlıklı mekânlarda, mutlak biçimde uygulanmasını despotizm kapsamında görüyorum. Kahve, bar ya da lokanta istasyon, hastane ya da bakanlık binası değil ki; kapısında “burada tüttürülür” yazan yerlere girmeyiverin, yanıbaşındaki, “burada asla tüttürülemez” yazanı tercih edin. Daha da ileri gideceğim: Bir kota uygulansın, dört keyif mekânından birinde tüttürme özgürlüğü olabilecek biçimde düzenlemeye başvurulsun
Gelgelelim, bağcıların dövülmesi yönünde niyetlenilmiş bir kere. Sigara üreticilerine hepten yasaklama neden getirilemiyor, apaçık açıklansa ya! Çünkü ikiyüzlü, yasakoyucular. Ve onların destekçisi duman düşmanları!

Şimdi veryansın edecektir kimileri, bunları söylüyorum diye. Bir de beni gabi sanarak sigaraya bağlı hastalık ve ölümlerin istatistik verilerini kafama vurmaya koyulmuyorlar mı, işte buna bayılıyorum. Yahu, sigaranın bize zararı yoktur diyen mi var? Pasif içicilerin korunmaları gerektiğine diklenen mi? Ayrıca, kızmak serbest, Le Monde gazetesinde yayımlanan yeni bir haberde yeralıyordu: İsyerlerinde sigara içme yasağının yerleşiklik kazanması, sağlık bütçesinde hâlâ milim oynamaya yol açmamış!

Kim söylüyordu geçenlerde, “paketin üzerinde ‘Sigara öldürür’ yazısını görünce içimden hemen bir tane yakmak geçiyor” diye, herhalde bir mizahçıydı. Öyle değil tabiî; gene de, gerçekte paketlerin üzerine “korkunun ecele faydası yok” yazmak en doğrusu. Tıpkı ecelin de korkuya faydasının olmadığı gibi.

Tütün düşmanlarının en ciddi zaafı, bunun bir kültür olduğunu görmemeleri, anlamamalarıdır. Köklü, zengin bir kültür. Törensi yanlarını, ritüellerini, eşya zenginliğini (Viyana Tütün Müzesi’ni görmediyseniz, hiçbir sey söyleyemezsiniz!), edebiyattan sinemaya dumanın yayılışını seyretmeyi hiçe sayanları ciddiye alabilir miyiz?

Sigara yasağı bakın sonunda nereye varacak: Özel timler oluşturup evleri basacak bu adamlar - siz daha abarttığımı düşünedurun!


E.B
NTV-MSNBC

5/06/2008

SERGE FOREVER



Çirkin olabilirsiniz, hatta çok çirkin de olabilirsiniz. Sarhoş olabilirsiniz hatta çok sarhoş da olabilirsiniz. Hayatınıza güzel kadınlar girmiş olabilir hatta hayatınıza çok güzel kadınlar girmiş de olabilir. Çok güzel şarkılar söylemiş olabilirsiniz hatta çok güzel kadınlara çok güzel şarkıları çok güzel söylemiş de olabilirsiniz. Pişman olabilirsiniz hatta çok pişman da olabilirsiniz. Kulaklarınız kepçe olabilir hatta kulaklarınız bazı ağızlara göre de olmayabilir. Canlı yayında Fransız Frangı yakmış olabilir (ha bu arada bir zamanlar Fransız Frangı vardı değil mi ne oldu Napolyon'a?), şarkılarınızı Biricik Bardot fazla müstehcen bulmuş ve söylememiş bile olabilir. Jane Birkin sizi terk etmiş olabilir. Harika bir kızınız olabilir. Siz de özde çok iyi biri bile olabilirsiniz. Hatta tüm bunları epi topu 60 küsür seneye sığdırmış olabilirsiniz ama söyler misiniz lütfen Serge olabilir misiniz?

Sigarayı ezerek içenler adına tüm zamanların en güzel cover'ları ve kendi sesinden Monsieur Gainsbourg...

5/05/2008

Revolution In Apt. 29



We're having a revolution
In apartment 29
Someone brought bazookas
Someone's chilling wine
We're having a revolution
We meet on tuesday nights
We're rapping out our strategy
We're hot-to-trotskyites
We got the propaganda
We got the plans and the maps
We'll write a manifesto
Just after chips and pesto

And sleep on the railroad tracks.

We got your infiltrators, perpetrators,
Skinheads, pinheads, commie creeps
Infants and seniors and the nouveau riche
The homeless and the combless
And the chicks from the beach.

We got the software and the hardware,
We got the codes and the keys.
And the beer is imported,
We refuse to be thwarted
Gonna bring the man down to his knees
Gonna bring the man down to his knees
We gonna do what we fucking please.

We're having a revolution
Across all party lines.
We got more problems than solutions
But no one seems to mind.

We're having a revolution
In apartment 29
Reciting Marx and Lenin
And squeezing up the limes

We're having a revolution
And we're having it right now
There may be blood and bullets....

5/01/2008

Alan Fetişizm'i Değil Alan Faşizmi

Şişli Ergenekon Caddesinden dışarı çıkamadık. Gaz üstüne gaz. Umarım kendi gazlarını almışlardır. Ama olsun bize "Her Yer Taksim"...